Günümüzde, yılda 29 milyar ton CO2 insan etkinlikleri ile atmosfere salınmakta ve bu miktarın önlem alınmadığı takdirde 2050’de yılda 50 milyar tonu aşarak iki katına çıkacağı öngörülmektedir. Oysa bilim adamları, atmosferdeki CO2 düzeyinin 550 ppm civarında stabilize edilmesi gerektiği konusunda fikir birliğine varmıştır. Bu günümüzdeki CO2 seviyesinin yarısına karşılık gelmektedir. Atmosferdeki CO2 düzeyinin önemli ölçüde azaltılması zorunluluğu, içinde bulunduğumuz yüzyılda acil teknolojik çözümlerin geliştirilmesini ve uygulamaya konulmasını gerektirmektedir. Büyümeye devam eden bir küresel ekonomi ile, Dünyanın enerji gereksiniminin günümüzde olduğu gibi öngörülen gelecekte de ağırlıklı olarak önemli miktarda CO2 üreten fosil yakıtlardan sağlanacağı gerçeğine karşın küresel yayımın sınırlandırılması zorunluluğu, oldukça karmaşık bir problem ve zor bir görev olarak belirmiştir. Henüz hiç birisi bu karmaşık sorun ile tek başına başa çıkabilecek güçte olmadığından, farklı stratejileri küresel ısınma ile mücadele verimini en üst düzeye çıkarmak için optimum bir kombinasyonla kullanılarak mücadele edilmesi zorunludur. Daha önceki yazılarda, küresel ısınma ile mücadelenin en önemli araçları arasında yer alan ve küresel yayımın azaltılmasının yanısıra enerji bağımsızlığına ve arz güvenliğine katkıları nedeniyle de çağdaş enerji politikalarının vazgeçilmez unsurlarından olan enerjinin rasyonel kullanımı ve enerji verimliliğinin sağlanması yoluyla gerçekleştirilen enerji tasasurrufu ve yenilenebilir enerji kullanımının arttırılmasına ilişkin stratejiler irdelenmişti. Fosil yakıtların yanmasından kaynaklanan CO2’in yakalanarak hemen ya da daha sonra kullanılmak üzere depolanmasına dayanan sıfır yayım teknolojilerinin geliştirilmesi, bunların yanı sıra sanayileşmiş ülkelerin gündeminde yer alan diğer önemli mücadele yöntemlerden birisidir.
Küresel nitelikte bir sorun olan iklim değişikliği sürecini ilerleten antropojenik gazların çoğu ve bunlar arasında en etkilisi olan CO2 esas olarak fosil yakıtların yanması ile üretilmektedir. Dünyanın ticari enerji gereksiniminin büyük bir bölümü (% 85) halen fosil yakıtlar tarafından sağlamaktadır ve öngörülen gelecekte bu durum aynı kalacaktır. Bu nedenle, günümüzün en önemli bilimsel ve politik sorunlarından biri haline gelen CO2 yayımı ve bunun iklim üzerindeki olumsuz etkileri ile mücadele gündeminde, fosil yakıtlı sıfır yayım teknolojilerine ilişkin stratejilerin geliştirilmesi önemli bir yer tutmaktadır. Bu kavram ile, fosil yakıtlar tarafından üretilen tüm konvansiyonel kirleticiler elimine edilerek CO2 yakalanmakta ve depolanarak atmosfere salınması önlenmektedir. Ticari ve endüstriyel uygulamalardan kaynaklanan CO2’in yakalanması ve ardından jeolojik formasyonlarda depolanması emisyon seviyesinde önemli bir azalmanın sağlanmasında etkin stratejilerden biri olarak görülmektedir. Bu strateji, CO2 yakalama ve depolama teknolojilerinin yaygınlaştırılmasının yanısıra, uygun zorunlu standartların ve yayım fiyatlandırma mekanizmalarının girdilenmesini gerektirmektedir.

Sanayileşmiş ülkelerin çoğunda, sanayiler çevreye bıraktıkları atık miktarına ve bunların idaresine ilişkin katı standartlara tabi kılınmıştır. Ancak fosil enerji sektörü paradoksal olarak bunun dışında kalarak ürettiği CO2 miktarını tümüyle atmosfere bırakmaktadır. Dünyanın CO2 yayımının yaklaşık % 30 ’undan sorumlu olan bu büyük endüstrileri yeniden kazanım tesislerini kurmaya teşvik etmek makul ve etkin çözümlerden biri olarak gözükmektedir. Yakalanan CO2 faydalı amaçlarla kullanılmak üzere uzun süreli olarak depolanabilmekte ya da başka formlara dönüştürülerek doğrudan kullanılabilmektedir. En önemli kullanım seçeneklerinden birisi, yakalanan CO2’in boru hatları ile iletilerek petrol, kömür ve gaz yatakları gibi jeolojik oluşumlara enjeksiyonudur. Dünya genelinde, bu yöntemle yılda 10000 milyar ton CO2 depolama potansiyeli bulunmaktadır. Petrol yataklarına basılan CO2, ham petrolle karışarak kabarmasını ve daha viskoz hale gelerek petrol kuyularına doğru süpürülmesini sağlamaktadır. Kömür yataklarına enjekte edilen CO2, kömür tarafından adsorblanarak enerji kaynağı olarak kullanılan metan gazının salınmasına neden olmaktadır. Doğal gaz yataklarına enjeksiyon, derinlerdeki gazın CO2 ile yer değiştirerek yüzeye çıkarılmasını sağlamaktadır. Petrol ve kömür yataklarına CO2 enjeksiyonu ticari olarak kullanıma girmiş olup, Amerikadaki petrol yataklarına yılda 2 milyon ton CO2 enjekte edilmektedir. Gaz yataklarına enjeksiyon henüz ticari olarak kullanılmıyorsa da, yapılan araştırmalar ile teknik fizibilitesi kanıtlanmıştır. CO2 yakalama teknolojilerinin başlıca fosil enerji üretim merkezlerine yaygınlaştırılması, salınımı yılda bir kaç milyar ton civarında azaltacak önemli bir potansiyel teşkil etmektedir. Dünyanın enerji gereksiniminde fosil yakıtların ağırlıklı payı dikkate alındığında ve yeni enerji sistemlerinin piyasaya nüfuziyeti için zamana gereksinim olduğu düşünüldüğünde, CO2 yakalama ve tutuklama yayım sorununa katkıda bulunabilecek etkin çözümlerden biri olarak gözükmektedir. Ayrıca uzun dönemde CO2 tutuklama Dünyanın elde edilebilen enerji kaynaklarının önemli bir kısmını oluşturan geniş petrol ve gaz rezervlerinin daha etkin kullanılabilmesi için olanak sağlayacaktır.

H. SAYGIN, “ENERJİPOLİTİK: Küresel Isınma ile Mücadelede Sıfır Yayım Teknolojileri”, Enerji, Yıl: 11, Sayı: 1, Sayfa: 27 (Ocak 2006).